10 Kasım 2010 Çarşamba

Eğitimde Nicelik ve Nitelik

Son yapılan eğitim şurasından eğitim süresinin okul öncesi ile birlikte zorunlu olarak ve 1+4+4+4 şeklinde 13 yıla çıkması kararı verildi. Bu kararın değerlendirilecek bir çok yönü olmasına rağmen birer eğitimci olarak bizim değerlendirmemiz gerekn ilk yönü eğitim kısmıdır elbette. Yıllardır süregiden 8 yıllık kesintisiz eğitim vb şeklindeki söylemler ile eğitimin daha kaliteli olacağı, artık herkesin okuma yazma bileceği, herkesin okulu bitirip ardından üniversite için kendisini yetiştirebileceği düşüncesinin doğru olmadığı görülmüştür. Zira eğitimin süresi uzamıştır ama eğitim kalitesi o denli düşmüştür ve karmaşıklaşmıştır ki, öğrenciler eğitimden fayda değil zarar görmeye başlamıştır. Hemen her yıl sınava girmek zorunda kalan ilköğretim öğrencileri bir yana, okudukları liseler bir anda anadolu lisesi olan, ama eğitimde bir değişiklik olmayan ortaöğretim öğrencileri diğer yana. Bu durum apaçık gösterir ki bir şeyleri zorunlu yapmak ya da bir şeylerin süresini uzatmak, kaliteyi getirmiyor. Aksine, kaliteden tavizler verilerek süreç uzatılıyor ve öğrencilerin çoğu okula istemeye istemeye gitmek zorunda kalıyor. Sürekli sınavların olması, okul sınavları ile dersanelerin sınavlarının üst üste gelmesi, kalabalık sınıflar vb durumlar öğrenci için tam birer kabus olmuş durumda. Bir çıkış arayışı lazım, ama o çıkış noktası eğitimin süresini uzatmak, 13 yıla, 15 yıla çıkarmak değil. Çıkış noktası eğitimi kaliteli hale getirmek, işi uzmanlarına bırakmak, uzman görüşlerinden faydalanmaktan geçcektir. Bu işi, bu işe gönül veren, eğitimi ciddiye alan insanlara bıraksalar, eğitim çok daha rahatlayacaktır. Ama bunun için öncelikle bu işe gönül veren insanları kaçırmamaları ve bunun için de emeğini sarf eden insanların sosyal koşullarını düzeltmeleri lazım. Eğitim, geleceğin bir şekilde planlanmasıdır. Bu planlanma eğer doğru ellerde, doğru yöntemlerle yapılırsa gelecek kuşaklar ilerleme içine girer ve başarıya ulaşır. Eğer planlama yıllardır yapıldığı gibi, yap-boz şeklinde devam ederse Türk Milli Eğitiminin çıkışı kalmayacaktır. Eğitim, öğrenciler için bir ayakbağı olmamalı, öğrencilerin insanca yaşayabilmelerine de fırsat vermeli. Bunun için yapılabilecek olan düzenlemeler elbette var, yeter ki istensin. erkes okuyup daha iyi koşullarda çalışmak ister. Bu isteğe engel olmamak için herkesin okumasının önü açılmalı, ama öncelikle öğrencilerin okuma şevki oluşturulmalı. Hindistan'da logaritmik cetvellerin ezberletilmesinde olduğu gibi, öğrencilerin beyinleri kullanmayacakları formüllerle doldurulduğu süreceeğitim bir adım ilerleyemez. Herkes okur, ama kimse yazamaz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder