31 Ekim 2010 Pazar

Hedeflerimiz

Öğretim sadece belirli kuralların aktarılmasından ibaret değildir. Ortaöğretimi bitiren bir öğrenci en azından orta zekaya sahiptir. Bunun için ortaöğretimi bitiren bir öğrencinin bir dersi öğrenememesinden daha çok o dersin öğretilememesi ya da öğrencinin öğrenmek istememesi konuşulmalıdır. Eğer öğrenci öğrenmek istemiyorsa, var olan bilgilerin işine yaramayacağını düşünüyorsa öğrencinin öncelikle bu sorunu üzerinde durulmalıdır. Ama böyle bir sorun olmamasına rağmen öğrenmede problem varsa, ki günümüzde genellikle bu durum ile karşılaşıyoruz, o zaman öğrenememe değil, öğretilememe sorunundan bahsedilmelidir. Eğitim ve öğretim birbirinden ayrılmaz gibi görünse de dersaneler ve özel ders kurumlarında eğitimden daha çok öğretim verilir. Ancak buralarda dahi verilen öğretim genellikle yüzeysel ve ezberci kaçmakta. Bunun değişmesi lazım ve biz değişimde ısrarlıyız. Öğrencilerimize istedikleri bilgileri, onların öğrenme şekillerine göre vererek, onların başarılı olmasını sağladık ve sağlamaya devam ediyoruz. Ezberletmiyoruz, öğretiyoruz. Formüller kıskacına almadık, almayacağız. Farklı yöntemlerle soru çözümleri yaptık ve yapmaya devam ediyoruz, edeceğiz.
Biz, sadece başarısız öğrencileri başarılı hale getirmeye çalışmıyoruz, aynı zamanda başarılı olan öğrencileri daha da başarılı kılmak için neler yapılması gerektiğini düşünerek hareket ediyoruz. Öğrencilerimizi kitlelerin içinde boğmaktansa, onlar ile birebir ilgilenerek  hepsine bir anlamda eğitim, diğer anlamı ile yaşam koçluğu yapıyoruz. Yüksek hedefler, yüksek disiplin gerektirir. Bu disiplin altında öğrencilerimizi başarıya götürdük ve götürmeye devam ediyoruz.

29 Ekim 2010 Cuma

FONKSİYON-1 DERSİ

3.11.2010 TARİHİNDE SAAT 14:00-16:00 ARASINDA fonksiyon-1 dersi yapıalacaktır. katılım ücreti 25 liradır. Katılım kişi sayısı en fazla 4 olacaktır ve bu sayının üstünde katılım olması halinde hemen yeni sınıf açılacaktır. Bu derse katılamayacaklar için saat 16:00-18:00 arasında tekrar dersi yapılacaktır.
ders içinde konu anlatımı yapıldıktan sonra konu ile ilgili uygulamalar yapılarak fonksiyonlar konusunun birinci kısmı bitirilecektir. Ayrıntılı bilgi için bize ulaşınız.


28 Ekim 2010 Perşembe

Öğrenme Stilleri

Birkey, Richard C., and Joseph J. Rodman. 1995. Adult Learning Styles and Preference for Technology Programs.
http://www2.nu.edu/nuri/llconf/conf1995/birkey.html :National University Research Institute. İnsanların farklı öğrenme ve farklı bilgi işleme sistemlerine sahip olduğunu, dolayısıyla farklı öğrenme stillerine sahip olduğunu belirtiyor. Öğretmen, karşısındaki öğrencilerin farklı öğrenme stillerine sahip olduğunu bilecek, hatta hangi öğrencinin hangi stille daha iyi öğrendiğini bilecek ve ona göre ders sunumu yapacak.

Herkesin farklı düşünme ve öğrenme biçimi vardır. Bunu öğrenmek için öğrenme olgusundaki işlemlere bakmak gerekir: cognition (bilgi kazanma), kavramsallaştırma (bilgi işleme), motivasyon, karar verme stili, değerleri ve duygusal tercihleri...

Öğrenme stili olarak görülmeyen ama öğreticilerin hemen dikkat edecekleri bazı hususlar vardır.

İnsanlar genellikle dört yoldan bilgi edinirler:
1. Görsel: Görerek ve okuyarak öğrenmeyi tercih edenler. Kendi kendine okuyarak öğrenirler, renkli temsil, grafik ve haritaları tercih ederler;
2. İşitsel: İşiterek, dinleyerek ve tartışarak öğrenmeyi tercih ederler;
3. Kinestetik: Bazılarının aklında hareket enerjisi daha iyi kalır. Bunlar öğrenecekleri şeylerle fiziksel temas kurarak, yaparak öğrenirler; Tactil, kişinin el ile duyumsamasına dayanır. Kinestetik gezme, pandomim, dramatize etme vs yi kapsar.
4. Sosyal: Bazı öğrenciler de başkalarıyla sosyal etkileşim (interaksiyon) halinde daha iyi öğrenir
Öğrencilerin bu dört tip öğrenmeden hangisine yatkın olduğu (bilgi alma ve işleme yönünden) tespit edilirse, ona göre öğretim materyali hazırlanabilir.
Bu öğrenme tipleriyle ilgili olarak (Learning styles) başlıklı http://www.westga.edu/~jdbutler/ClassNotes/learnstyles.html  internet sayfasından alınan ayrıntılar:

Görsel öğreniciler (gördüğüne inananlar - The Seeing-is-Believing Student):
Doğal olduğu yerler
  • İyi giyinir
  • Ayrıntıları ve renkleri hatırlar
  • Okuma, yazma, kanıt okuma (proofreading)
  • İnsanların yüzünü hatırlama (ama adlarını unutma)
  • Yazılarda görülen isimleri hatırlama
·         Zihinsel (görsel) imgeler yaratma
Problem çözme yolları
  • Talimatları okuma, problemleri listeleme
  • Düşünceleri düzenlemede grafiksel malzeme hazırlama
  • Akış kartları kullanma
  • Kağıt üzerinde grafiksel çalışmaları görme ve akıl gözünde canlandırma
Değerleme ve test etme ihtiyacı
  • Görsel/yazılı testler
  • Araştırma raporları
  • Yazılı raporlar
  • Grafiksel gösterimler
En iyi öğrenme yolları
  • Not alma, liste yapma
  • Öğrenilecek bilgileri okuma 
  • Kitaplar, video filmleri, filmler ve basılı malzemelerle öğrenme 
  • Bir gösteriyi izleme
Okuma/çalışma özellikleri
  • Eğlenme ve dinlenme için okuma 
  • Uzun süre çalışabilme 
  • Çalışma sırasında sessiz ortam 
  • Hızlı okuma 
  • Kelimelerin sesinden ziyade yazılı şeklini hatırlama
Okuldaki güçlükleri
·         Ne yapılacağını görmeden hareket etme
·         Gürültülü ve hareketli bir çevrede çalışma 
·         Ses akort etme
·         Görsel resim ve malzeme olmadan öğretmeni dinleme
·         Öğretmenin hoş olmayan görüntüsü ile ilgilenme
·         Sıkıcı ve süslenmemiş sınıfta çalışma
·         Konsantrasyonu bozan floresan ışığı altında çalışma

İşitsel öğrenciler. Konuşan, dinleyen öğrenci
Doğal olduğu yerler
  • Doğaçlama konuşma – ayaküstü düşünme
  • Karşılaştığı insanların yüzlerini unutma ama adlarını hatırlama
  • Kelimelerle ve dille çalışma
·         Hafif sesli ortamlar
Problem çözme yolları
  • Lehte- aleyhte konuşma
  • Seçenekler hakkında konuşma
  • Bir durumda ne yapılacağını o durumu yaşayanlara sorma
  • Hedefi sözle ifade etme
  • Sözlü tekrarlama
Değerleme ve test etme ihtiyacı
  • Yazılıdan ziyade sözlü
  • Projelerini sözlü olarak sunma
  • Proje olarak şiir okuma, şarkı söyleme
  • Ne öğrendiğinin birileri tarafından sorulması
En iyi öğrenme yolları
  • Yüksek sesle konuşma 
  • Bir öğretmeni dinleme
  • Küçük ve büyük grup tartışması yapma
  • Çalışma yerinde fon olarak sözsüz müzik dinleme
Okuma/çalışma özellikleri
  • Diyalog ve oyunları (piyesleri) okuma
  • Karşılaştırma için içten ve dıştan seslendirme
  • Okurken, ne okuduğu hakkında kendi kendine ve başkalarına konuşma
  • Yeni kelimeleri seslendirmede başarı
Okuldaki güçlükleri
  • Hızlı okuma; görsel öğrenicilerden daha yavaş okuma
  • Uzun sürede sessizce okuma
  • Okuma yönlendirmeli; resimleri umursamama 
  • Okunması ve yazılması gereken zamana bağlı testler isteme 
  • Sessizleştirilmiş ortamda yaşama – konuşmayı beklememe
·         Anlamlı ayrıntıları görme 

El ile öğrenenler. Duyarlı, hissedici, dokunmacı öğrenenler:

Doğal olduğu yerler
  • Kişilerarası ilişki becerisi,insanların duygularına katılma
  • Sözel olmayan iletişimi okuma
  • İnce hareket, grafik, el sanatı, ince yazı, sanat yazısı faaliyeti
  • Sıcak, soğuk, koku gibi çevre değişmelerini farketme
Problem çözme yolları
  • “Şayet şöyle olursa bu nasıl hissedilir” diye düşünme
  • Sorun ve çözümü konusundaki hisleri paylaşmak için insanlarla konuşma
  • Doğru olduğunu hissederse bir çözümü uygulama
  • Kendi burnu doğrultusunda gitme


En iyi öğrenme yolları
  • Öğretmeni sevme ve sayma
  • Hoş, konforlu ve güvenli bir sınıf ve çevre iklimine sahip olma
  • Eline aldığı şeylerle çalışmayı sevme
  • Kendi hızı ile ilerleme
  • Sınıfta aldığı notları evde yeniden yazma
Okuma/çalışma özellikleri
  • Zevkle okuma ve ondan duygulanma
  • İstediği şeyleri okuma ve okuyacağı şeyleri seçmeyi sevme
  • Tarihi ve romantik roman ve hayat hikayelerini tercih etme
  • Hoş ortamlarda daha iyi çalışma
Okuldaki güçlükleri
  • Duygularının incindiğini öğrenme
  • Öğretmenin yönlendirmesi ve onayı olmadan başarma
  • Sıcak bir şekilde döşenmemiş sınıfta çalışma
  • Kendisini sevmeyen insanlarla çalışma
  • Kişilerarası ilişkileri zayıf bir öğretmenin sınıfında olma
·         Eşyalara dokunma, hissetme, değiştirme ihtiyacı  

Bir öğrencinin bu tiplerden hangisine girdiğine karar vermek için basit gözlemler yapmalıdır: Öğrenci gün boyu şarkı söyleyerek dolaşıyor ise işitsel, öğrenci öğrendiği her şey hakkında sizinle konuşmak istiyorsa sosyal, parlak resimli kitaplar ilgisini çekiyorsa görsel,bütün bunların dışında çok hareketli bir çocuk ise kinestetik bir öğrenici olabilir. (bize ulaşın, nasıl öğreneceğinizi inceleyelim ve öğretelim)

25 Ekim 2010 Pazartesi

Sayısal Derslere Nasıl Çalışmak Gerekir?

Sayısal dersler ile sözel dersler birbirinden tamamen bağımsız gibi görünen çalışma yöntemleri ile çalışılır. Sözel derslerde konu tekrar tekrar okunduktan sonra konu ile ilgili soru çözümü yapmak yeterli olabilir. Sayısal derslerde ise genellikle sadece soru çözmek yeterli görünür. Oysaki ders ne dersi olursa olsun konu bilinmeksizin soru çözülemez. Bunun için sayısal derslerde de öncelikle konunun bir tekrarının yapılması, defterde yer alan örenek soru çözümlerinin incelenmesi, bu örnek soruların boş bir kağıtta kendi başınıza çözülüp çözülemediğinin kontrol edilmesi gereklidir. Eğer bu aşama atlanırsa görülecektir ki sayısal dersler yapıalamaz bir hal alamaya başlar. O yüzden her derste olduğu gibi sayısal derslerde de birinci adım konu tekrarı yapaktır. Bir sıralama yapalım.
  1. konu tekrarı yapalım
  2. defterdeki çözümlü sorularımızı boş bir kağıtta çözmeye çalışalım
  3. çözemediğimiz sorunun çözümünü defterden inceleyelim
  4. kitabımızda yer alan çözümlü test var ise önce bu çözümlü testi çözmeye çalışalım ve çözemediğimiz soruların çözümlerini inceleyelim
  5. bir test daha çözerek konuyu pekiştirmeye çalışalım
  6. çözemediğimiz soruları öğretmenimize götürerek çözdürelim
  7. öğretmenimize çözdürdüğümüz soruları eve döndüğümüzde mutlaka tekrar çözmeye çalışalım ki anlamış mıyız anlamamış mıyız kontorl edelim
  8. en geç bir hafta içinde konu tekrarı yapalım.
  9. ay sonunda genel konu tekrarı yaparak konuyu unutma riskini ortadan kaldıralım
Bu çalışma sistemi işi şansa bıraktırmaz ve eğer yeterli altyapıya da sahipsek o zaman bilgi birikimimiz kısa süre içinde üst noktaya çıkacaktır. Bunları yapıyor olmanıza rağmen sonuç alamıyor musunuz? Bize başvurun, gelin çözümü birlikte arayalım.(tıklayın)

23 Ekim 2010 Cumartesi

Çalışmada Motivasyon Eksikliği

Başlamak, bitirmenin yarısıdır. Bir işi bitirebilmek için, öncelikle o işi yapmak için harekete geçmek gerekir.
Öğrencilerimizin çoğu ders çalışmaya oturamamaktan, oturduklarında ise zorlandıkları, soruları çözemedikleri için sıkıldıklarından bahsediyorlar. Doğrudur, eğer bir işe başlandığında başarısızlıklar üst üste gelirse o işi yapmak için gerekli olan motivasyon ortadan kalkar. Motivasyonun ortadan kalktığı durumlarda da işe yeniden girişebilmek pek de mümkün olmaz. Böyle bir durumda ne yapmak lazım? Her şeyden önce motivasyonumuzu kıran olayı incelemek lazım: soru çözememek. Peki bir soru neden çözülemez? Ya bilgimiz yetersizdir, ya bir yerlerde işlem hatası yapıyoruzdur ya da o sru o an bizim içinçözümsi uygunsuz bir sorudur. Ama bunun kontrolünü kendiliğimizden yapabilmemiz için bilgiye sahip olmamaız gerekir. oysa ki bilgimiz olsaydı zaten soruyu çözerdik. İşte bu çelişki içinde boğuşan bir öğrenci yavaş yavaş çalışmamanın ve bunun getirdiği başarısızlığın içine sürüklenmeye başlar. motivasyon kırılmıştır, çalışma sürekliliği ortadan kalkmıştır ve başarısızlık üst üste gelmeye başlamıştır. Çözümü zor olmayan sorunlar aslında bunlar, ama bizim açımızdan çözümü zor olmayan! Gelin, sorunlarınızı çözmek için yardımcı olalım.

22 Ekim 2010 Cuma

"Geometri Bilmeyen Buraya Giremez!" *

Matematik sadece bilimde değil, günlük hayatımızda karşılaştığımız sorunların çözümünde de kullandığımız önemli bir araçtır. Bundan dolayı matematikle ilgili "öğretimi" ilköğretimde başlar ve yükseköğretim programına kadar her alanda yer alır. İlköğretimde verilen matematik dersleri ortaöğretime hazırlık olarak, ortaöğretimde ise yükseköğretime hazırlık olarak algılanmalıdır. Matematik öğretiminin temel amacı; kişiye günlük hayatın gerektirdiği matematik bilgi ve becerileri kazandırmak, problem çözmeyi öğretmek ve aynı zamanda analitik düşünme yeteneğini geliştirmektir. Matematik insan tarafından yaratılan "soyut" bir bilgi yumağıdır ve bu soyuluğu matematiği zor kılan şeydir. Gündelik yaşamda kullanım alanının sınırlı gibi görünmesi ise matematiğe karşı olan ilgiyi arttırmak bir yana azltmaktadır. Oysa ki gündelik yaşamda kullandığımız teknolojik ürünlerin yapıtaşları arasında matematik mutlaka vardır.
Her ne olursa olsun matematik günümüz yaşamının bir parçası olmuş durumdadır. Özellikle eğitim içinde aldığı rol çok önemli bir noktadadır. Günümüzde ne sayısal, ne eşit ağırlık ne de sözel öğrencisi matematik yapmaksızın ciddi eğitim veren bir devlet üniversitesine yerleşebilme şansına sahip olamıyor. O halde öncelikle matematik ve bundan ayrı olarak düşünemeyeceğimiz geometri dersleri ile analitik düşünme yeteneğimizi geliştirmeli ve ardından bu derslerde daha başarılı olmanın yöntemlerini bularak hedefimize doğru yürümeliyiz. Güzel bir yemek yapılırken malzemenin yeterli ve kaliteli olması birinci kuraldır. Demek ki güzel bir üniversite için de matematik ve geometri bilmek, en azından sınavlarda bunu yapabilmek zorundayız.
* PLATON'UN OKULLARININ KAPISINDA YAZAN YAZIDIR.

21 Ekim 2010 Perşembe

Çalışma Zorlukları

"Hedefim yüksek, yapamayacağımdan korkuyorum!"
"Yıllardır okumama rağmen sınavlarda yapıp yapamayacağımdan korkuyorum!"
"Formüllerin arasında sıkışıp kaldım, boğuluyorum!"
"Onlarca terimi ezberleyip hepsini karıştırıyorum, olmuyor!"
"Konuyu biliyorum ama soru çözemiyorum!"
"Bu öğrendiklerim ne işime yarayacak!"
"Sözel dersleri yapabiliyorum, ama sayısal dersleri yapmakta zorlanıyorum!"
"Sayısalcıyım ama fen bilimleri dersleri zor geliyor!"
"Çalışıyorum, ama hedefim hâlâ çok uzak görünüyor!"
"Masaya oturuyorum, ama konsantre olup ders çalışamıyorum!"
"Sayısal dersler nasıl çalışılır, açıklarımı nasıl gideririm, bilmiyorum!"
DİYORSANIZ
SİZ ÖZELSİNİZ!
ÇÖZÜMÜ BİLİYORUZ!

Özel Ders

Var olan sınav sistemi ve genel olarak eğitim sistemi öğrencileri özel ders almaya mecbur bırakıyor. Geçmişte 120 saatte verilen bir ders (örneğin matematik dersi) bugün 50 saatte anlatılmak zorunda kalınıyor. Dersanelerin daha fazla kar, daha az ders mantığı ile yaptığı bu uygulama, konuların daha hızlı geçilmesini, uygulamaların daha az yapılmasını zorunlu kılıyor. Bu durumda dersler ile başa çıkamayan öğrencilerimiz öncelikle dersanelerindeki asistan öğretmenlerden konuyu tekrar etmek istiyor ancak bu da bir yere kadar gelip sonunda tıkanıyor. Bunun sonucunda ya ertesi yılı düşünüp çalışma bırakılıyor ya da özel derse başvuruluyor. Günümüzde ekonomik sıkıntıların boyutları malum olduğu için de genellikle "uygun fiyatlı" öğretmenler ya da üniversite öğrencileri tercih ediliyor. Böylelikle hem ders alınmış oluyor, hem de ekonomik olarak zora girilmemiş oluyor. Ancak bu durum aslında çok da sağlıklı bir durum değil. Şöyle düşünelim: hastayız, ameliyat olacağız ve ameliyatı yapacak iki kişi var. Bu kişilerden biri işinin uzmanı, yıllardır yüzlerce ameliyata girmiş olan bir cerrah, diğeri ise tıp fakültesinde okuyan bir öğrenci. Hangisine güvenip ameliya oluruz? Elbette özel ders sonucunda ölüm kalım yok. Ancak bir yıl kayıp sözkonusu! Özel ders almak zorunda kalmak kötü bir şey, üstelik de tonlarca parayı özel derse yatırmak hepten kötü. Ancak eğer bir şeyi yapacaksak, yapmak zorunda kaldıysak o zaman sonuçlarını düşünerek yapmalıyız ve işin uzmanlarına başvurmalıyız. Gerekirse bireysel özel dersler yerine grup derslerini tercih edebiliriz ve böylelikle ekonomik zorluklardan kurtulabiliriz. Grup dersleri hem cebimizi yanmaktan kurtarır, hem de etkin bir şekilde ders dinlememizi sağlar.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Okullar Başladı, Peki Biz Çalışmaya Başladık Mı?

Ülkemizde ilk-orta öğretim kurumları eğitim-öğretime başlayalı yaklaşık 5 hafta oldu. Ancak sürenin bu kadar geçmiş olmasına rağmen öğrencilerimizin bir çoğu yaz tatili havasından çıkabilmiş değil. Özellikle 12 sınıfta olup ta 2011 yılında iki kez sınava girecek olan öğrencilerimiz hala işin ciddiyetini tam olarak kavrayamamış gibi görünüyor. Bu yıl 12. sınıfta bulunan öğrencilerimizin gireceği sınav hayatın sonu olmamakla birlikte geleceklerini o ya da bu şekilde belirleyecek olan bir sınavdır ve bu sınav için ciddi bir çalışma gereklidir. Yaklaşık bir milyon iki yüz bin kişinin gireceği sınavda kazanan kişi sayısının yaklaşık yedi yüz bin olduğu düşünülürse durumun ciddiyeti daha rahat algılanabilir. Ciddi işler, ciddi çalışmalar ile olur. Eğitim bir disiplin işi olup bu disiplini sağlayabilen öğrencilerimizin başarısız olma şansı son derece azdır. Geleceğimizi bu gün belirliyoruz.